
Cumhuriyete Kimler Karşı? O Kafa'nın Sırrı Ortaya Çıktı!
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana tartışma konusu olan ve zaman zaman kendini farklı şekillerde gösteren bir zihniyet var: "O Kafa". Peki, bu 'O Kafa' tam olarak neyi temsil ediyor? Cumhuriyet değerlerine, çağdaşlaşmaya ve ilerlemeye karşı duran bu düşünce yapısı, Türk siyasi tarihinde nasıl bir rol oynadı? İşte tüm detaylar...
Tarihsel Kökenleri: Osmanlı'dan Cumhuriyete
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayan ve Cumhuriyet'in ilanına kadar uzanan süreçte, yeniliklere ve değişime direnen bir kesim her zaman var olmuştur. Matbaanın geç gelmesi, bilimsel gelişmelerin takip edilmemesi gibi örnekler, bu direncin somut göstergeleridir. İslam'ın ilk emri "Oku!" olmasına rağmen, okumamak için direnen bu zihniyet, çıkarlarını korumak adına bilime ve eğitime sırtını dönmüştür.
- 1730 Patrona Halil İsyanı
- 1807 Kabakçı Mustafa İsyanı
- II. Mahmut dönemi Yeniçeri isyanları
- Celali İsyanları
- 31 Mart Vakası
Bu isyanların temelinde yatan neden, bilime, yeniliğe ve yenileşmeye karşı olan "o kafa"nın, "aman din elden gidiyor!" söylemiyle toplumu manipüle etmesidir. Oysa İslam, aklı, bilimi, istişareyi ve adaleti emreder.
Cumhuriyet'e Yönelik Saldırılar ve Sonuçları
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, "O Kafa" yeni bir cephe açmıştır. Şeyh Sait isyanı gibi olaylar, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin karşılaştığı zorlukların bir göstergesidir. Bu isyanların sonucunda, Misak-ı Milli sınırları içerisindeki Kerkük ve Musul kaybedilmiştir. Bu durum, "O Kafa"nın Türkiye'nin geleceği üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.
Cumhuriyet'in Kazanımları ve "O Kafa"nın Devam Eden Tehdidi
Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bir sonucu olarak kurulmuştur. Cumhuriyet, insan onurunu, kadın-erkek eşitliğini, yenileşmeyi ve gelişmeyi esas alan bir yönetim biçimidir. Ancak, Osmanlı'yı zayıflatan ve yıpratan "O Kafa", günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Özellikle son zamanlarda, Cumhuriyete ve Atatürk'e yönelik saldırılar giderek artmaktadır.
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı girişilen bu saldırılar, Cumhuriyeti korumak ve yaşatmak isteyenleri asla yolundan alıkoyamayacaktır. Bu millet, Cumhuriyetin fazilet olduğunu, kimsesizlerin kimsesi olduğunu artık damarlarında hissediyor.
Atatürk'ün dediği gibi: "Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur." Türk milleti, özellikle de Türk gençliği, bu bilinçle hareket ederek, Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevlidir.









