Türkiye'de sıkça gündeme gelen paramilitarizm konusu, her iktidarın kendi "gölgesi" olarak gördüğü bir olgu. G. Robinson'ın belirttiği gibi, devlet iktidarının farklı konfigürasyonları, farklı milis oluşumlarını tetikliyor. Türkiye, Kolombiya, Rusya gibi ülkelerin son elli yıldaki iktidar değişimleri incelendiğinde, her dönemin kendi komplikasyonları ekseninde paramiliter oluşumunu yürüttüğü görülüyor.
Paramilitarizm: Küresel Bir Perspektif
Uğur Ümit Üngör'ün "Paramilitarizm: Devletin Gölgesinde Kitlesel Şiddet" kitabı, bu konuya küresel bir perspektif sunuyor. Kitap, siyaset, antropoloji, yakın tarih, felsefe ve sosyolojiyi harmanlayarak, dünyanın dört bir yanında işlerin benzer bir "şiddet" ile nasıl yürütüldüğünü gözler önüne seriyor. 6 Ağustos 2015'te Lazkiye'de yaşanan bir olayla başlayan kitap, Haşdi Şabi üzerinden paramilitarizmin karmaşıklığını anlatıyor.
Kitapta paramilitarizm, sadece silahlı unsurlar olarak değil, devletin resmi şiddet kapasitesi ve "gölgede kalan" bir güç odağı olarak tasvir ediliyor. Bu gruplara sığınmanın birçok nedeni var: resmi olmaması, ekonomik olması, görmezden gelinebilmesi, kullan-at şansı vermesi, hukuksal alandan muaf olması gibi.
Devlet ve Suç İlişkisi
Paramiliter gruplar, devletler için son derece işlevsel alanlar. En önemlisi, devletin "inkâr" edebildiği bir fenomen olması. İnkâr, sistematik şiddeti sürdürülebilir kılan en önemli etken. Bu yapılar, sadece otoriter sistemlerde değil, demokratik sistemlerde de var olabiliyor. Uğur Üngör, bu çalışma ile paramilitarizmin farklı veçhelerine uzanırken, bu konunun bir zihniyet, inşa edilmiş bir durum olduğuna dikkat çekiyor.
Geniş bir spektrumdan bakıldığında mahalledeki bekçiden, silahlı örgütlere, çetevari oluşumlardan raconcu kartellere uzanan bir çeşitlilik görülebilir. Paramilitarizm, sadece cinayetten ibaret olmayıp mülksüzleştirme, istihbarat toplama, güvenlik sağlama ve diğer devlet işlevlerini de kapsıyor.
Paramilitarizm: Bir Performans Aygıtı
Üngör, paramilitarizmi sadece devlet destekli cinayet aygıtları olarak ele almıyor. Aynı zamanda bir performans aygıtı olduğunu vurguluyor. Yani onların sadece fiziksel değil, psikolojik bir güç olduğunu da belirtiyor. Kitabın bir yerinde paramilitarizm için "güneş tutulması" metaforunu kullanıyor. Bu, doğayı anlamak açısından verimli bir benzetme olabilir. Karanlık olarak tarif edilen bu organize suç halinin dünya genelinde vardığı 'toplumsallaşma' hali, gerçekten ürkütücü. Bu yapıların devleti şiddet ve güvenlik alanında nasıl dönüştürdüğü de önemli bir nokta.
Kitapta dikkat çeken bir diğer tartışma ise paramiliter yapıların/oluşumların zayıf devlet olmanın belirtisi olup olmadığı sorusu. Uğur hocanın vardığı sonuç "hayır". Bu kolaya kaçmak olur.
- Devletin şiddeti dışsallaştırması
- Suriye iç savaşından Latin Amerika'daki ölüm mangalarına
- Balkanlardan Afrika'ya uzanan spektrumda
Sonuç olarak, elimizde devletin şiddeti dışsallaştırması konusunu etraflıca işleyen bir eser var. Suriye iç savaşından Latin Amerika'daki ölüm mangalarına, Balkanlardan Afrika'ya uzanan spektrumda; her yerde olan, her yerde başvurulan, her yerde farklı kılıflarla görünür kılınan bu savaş örüntüleri, karanlık bir yüz olarak kalmaya devam ediyor. Bu karmaşık ve karanlık konuyu anlamak isteyenler için "Paramilitarizm" kitabı önemli bir kaynak olacaktır.