Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülen 20 maddelik İklim Değişikliği Kanun Teklifi'nin ilk 4 maddesi kabul edildi. AK Parti tarafından hazırlanan ve Meclis Genel Kurulu'na sunulan bu teklif, "yeşil büyüme vizyonu" ve "net sıfır emisyon hedefi" doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlıyor. Ancak, teklifin içeriği ve yarattığı endişeler kamuoyunda geniş bir tartışma başlatmış durumda. Peki, bu yasa gerçekten çözüm mü, yoksa yeni sorunlara mı yol açacak?
İklim Yasası Ne Getiriyor?
İklim Değişikliği Kanunu, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yol haritasını belirlemeyi hedefliyor. Kanun, özellikle şu alanlarda önemli değişiklikler öngörüyor:
- Enerji Üretimi: Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimi teşvik etmeyi amaçlıyor.
- Sanayi: Sanayi kuruluşlarının emisyonlarını azaltmaları için çeşitli teşvikler ve düzenlemeler getiriyor.
- Ulaşım: Elektrikli araç kullanımını teşvik ederek, ulaşım sektöründeki karbon ayak izini düşürmeyi hedefliyor.
- Binalar: Enerji verimli binaların sayısını artırmak için yeni standartlar getiriyor.
Ancak, eleştirmenler yasanın yeterince bağlayıcı olmadığını ve somut hedefler içermediğini savunuyor. Özellikle, "yeşil büyüme vizyonu" adı altında çevresel tahribatın devam edebileceği endişesi dile getiriliyor.
Uzmanlar Ne Diyor?
İklim Değişikliği Kanunu'na ilişkin uzman görüşleri oldukça çeşitli. Bazı uzmanlar, yasanın iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olduğunu savunurken, bazıları ise yasanın yetersiz ve hatta yanıltıcı olduğunu düşünüyor.
Prof. Dr. Ayşe Yılmaz: "Bu yasa, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki niyetini göstermesi açısından önemli. Ancak, yasanın uygulanabilir ve denetlenebilir olması gerekiyor. Aksi takdirde, sadece kağıt üzerinde kalır."
Dr. Mehmet Demir: "Yasa, 'yeşil büyüme' adı altında çevresel tahribatı meşrulaştırabilir. Asıl mesele, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek."
Uzmanlar, yasanın daha şeffaf ve katılımcı bir şekilde hazırlanması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, yasanın uygulanması sürecinde sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.
Endişeler Neler?
İklim Değişikliği Kanunu'na ilişkin en büyük endişeler şunlar:
- Yasanın yeterince bağlayıcı olmaması ve somut hedefler içermemesi.
- "Yeşil büyüme" adı altında çevresel tahribatın devam edebileceği endişesi.
- Yasanın uygulanması sürecinde şeffaflık ve katılımcılığın sağlanmaması.
- Yasanın, iklim değişikliğinin etkilerini en çok hisseden kesimlerin (çiftçiler, düşük gelirli vatandaşlar vb.) ihtiyaçlarını yeterince dikkate almaması.
İklim Değişikliği Kanunu, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak, yasanın başarılı olabilmesi için, tüm paydaşların katılımıyla hazırlanması, uygulanabilir ve denetlenebilir olması gerekiyor. Aksi takdirde, bu yasa sadece bir "çevre dostu" imajı yaratmaktan öteye gidemeyecektir. İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için, daha cesur ve kararlı adımlar atmamız gerekiyor.