Boğaziçi Üniversitesi'ndeki protestoları takip ederken gözaltına alınan T24 muhabiri Can Öztürk'ün durumu büyük yankı uyandırdı. Çocukların evlendirilmesini savunan Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız'ın konferansına karşı yapılan eylemleri izlerken gözaltına alınan Öztürk, emniyetteki ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi. Gazetecinin ters kelepçeyle gözaltına alınması ve polis şiddetine maruz kalması, meslek örgütlerinden sert tepkilere neden oldu.
Gözaltı Süreci ve İddialar
Can Öztürk'ün ifade tutanaklarında, eylemi haber için izlediği ve çekim yaptığı belirtilmesine rağmen, "eylem yapan ve kalkanlara yüklenen grup içinde görüldüğü" iddia edildi. Kanıt olarak ise Öztürk'ün olay yerinde çektiği görüntüler gösterildi. Öztürk, ifadesinde defalarca döviz taşımadığını, slogan atmadığını ve sadece haber için orada bulunduğunu vurguladı.
Öztürk, yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı:
"Fotoğrafta açık bir şekilde çekim yaptığım görülmektedir. Basın mensubu olarak takip ettiğim toplanma sırasında bir arbede yaşandı, olay esnasında yazdığım haber için çekim yapıyordum. Bir süre sonra polis müdahalesinin başlamasıyla bir grup öğrenci geriye doğru kaçmaya başladı, olayın ardından görüntü aldığım esnada kalabalıkla birlikte beni de ablukaya aldı. Abluka içinde basın mensubu olduğumu defalarca farklı amirlere dile getirmeme rağmen, basın kartımı göstermeme ve çıkmak istediğimi söylememe rağmen ablukadan çıkmama izin verilmedi ve gözaltına alındım."
"Bu esnada basın kartımı gösterdiğim bir çevik kuvvet polisi boynumdaki basın kartımı çekerek koparttı, ardından da kartımın korumasını kırdı. Ardından gelen başka bir çevik kuvvet polis bana çektiğim videoları kastederek 'sana o videoları paylaştırmayacağız' dedi ve boğazımı sıktı. Ardından gerçekleşen ters kelepçe ile gözaltı işlemi boyunca basın mensubu olduğumu hem görevli polis memuruna hem de gözaltı sürecindi kayıt altına alan polis memuruna ifade ettim."
"Polise yönelik herhangi bir mukavemetim olmadığı gibi, süreci kolaylaştırmak adına yardımcı olmaya çalıştım, geçişim için verilmesini, koridor açılmasını istedim. Yaklaşık 8 saat boyunca ters kelepçeli bir şekilde araçta bekletildim."
Adli Kontrol ve Tepkiler
Savcılık, Öztürk'ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. Ancak İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi. Adliye çıkışında T24 ekibi, gazeteciler ve ailesi Öztürk'ü alkışlarla karşıladı.
Olay, basın ve ifade özgürlüğü açısından büyük tepkilere yol açtı. Meslek örgütleri, Öztürk'e yapılan muameleyi şiddetle kınadı. İşte bazı tepkiler:
- Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD): "Görevini yaparken gözaltına alınan meslektaşımız Can Öztürk bir an önce serbest bırakılmalıdır. Emniyet kuvvetlerinin gazetecilere yönelik saldırgan tavırlarını kınıyoruz."
- Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu: "T24 sitesi muhabiri Can Öztürk’ün Boğaziçi eylemini izlerken ters kelepçeyle gözaltına alınmasını, boğazının sıkılmasını ve basın kartının parçalanmasını kınıyoruz. Öztürk’ün görev yapmasının engellenmesine dönük bu kabul edilemez saldırıya son verilmesini talep ediyoruz."
- DİSK Basın-İş: "Görevini yapan meslektaşlarımıza yapılan muamele kabul edilemez. Can Öztürk derhal serbest bırakılmalıdır!"
- Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS): "Polis kayıtlarında, Öztürk’ün Boğaziçi Üniversitesi’nde haber için çekim yaptığı açıkça görülüyor. Can Öztürk gazetecidir, derhal serbest bırakın."
Basın Özgürlüğü Tartışması
Can Öztürk'ün gözaltına alınması, Türkiye'deki basın özgürlüğü konusundaki endişeleri yeniden gündeme getirdi. Gazetecilerin görevlerini yaparken engellenmesi, şiddete maruz kalması ve gözaltına alınması, demokrasinin temel ilkeleriyle çelişmektedir. Bu tür olayların tekrarlanmaması için yetkililerin gerekli önlemleri alması ve sorumluları cezalandırması gerekmektedir.
Türkiye'de basın özgürlüğü, son yıllarda giderek artan bir baskı altında bulunmaktadır. Gazeteciler, haber yaptıkları için soruşturmalara uğramakta, tutuklanmakta ve hatta fiziksel saldırılara maruz kalmaktadır. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajını zedelemekte ve ülkenin demokratikleşme sürecini olumsuz etkilemektedir.
Can Öztürk'ün serbest bırakılması olumlu bir gelişme olsa da, gazetecilere yönelik baskıların devam ettiği bir gerçektir. Türkiye'nin, basın özgürlüğünü güvence altına alan yasal ve idari düzenlemeleri hayata geçirmesi ve gazetecilerin güvenli bir ortamda görev yapmalarını sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması mümkün olmayacaktır.